ADALET YERLİ YERİNDE Mİ?
“Adalet, her şeyin yerli yerinde olmasıdır.” demişti Platon. Bugün dönüp kamu kurumlarına baktığımızda ise bu sözle ne kadar örtüştüğümüzü sorgulamak zorundayız.
Memurların ünvanlarına göre değil, amirlerinin keyfine göre çalıştırıldığı; mühendislerin, teknikerlerin beden işçisi olarak görevlendirildiği; unvan dışı iş yapmaya zorlandığı bir düzende gerçekten adaletten söz edebilir miyiz?
Liyakatin Yerine Torpil
Bir gencin yıllarını vererek kazandığı bilgi, emek ve alın teri; sadece “bir yerden tanıdığı var” diye önüne geçenlerle değersizleşiyor. Torpilin liyakatin yerini aldığı bir sistemde güven kalır mı? Adaletin olmadığı yerde toplumsal güven de zedelenir.Çünkü insanlar artık hakkını hukukla değil, tanıdıkla arıyor.
İşin acı tarafı şu: Hiçbir çaba sarf etmeden bir işe giren kişi, aslında şu mesajı alıyor: “Çabalamana gerek yok, yeter ki birini tanı. ”Peki bu anlayışın hüküm sürdüğü bir toplumda gençler kendini nasıl değerli hissedecek?
Psikolojik Yıkımın Eşiğinde Bir Gençlik
Bireysel psikolojinin kurucusu Alfred Adler’e göre bir insanın en temel ihtiyacı aidiyet ve değerli hissetme duygusudur. Adaletsizlikle karşılaşan bir genç bu iki duyguyu da yitiriyor. Sisteme güveni kalmayan, emeklerinin boşa gittiğine inanan genç, sonunda toplumdan kopuyor, içine kapanıyor, umutlarını yitiriyor.Bu sadece bireysel bir psikolojik sorun değil; toplumsal bir travmadır.
Kendimize Adil Olmadan, Topluma Adalet Gelmez
Kendimize sormamız gerekiyor:Bu düzende hakkıyla çabalayan mı kazanıyor, yoksa tanıdığı olan mı? Adaletsizlik artık sadece bireyi değil, toplumun tüm dokularını çürütüyor. Saygıyı, emeği, aidiyeti yok ediyor.
Unutmayalım, adalet sadece mahkeme salonlarında aranmaz. Adalet, işe alımda, görev dağılımında, günlük yaşamda, kurumların içinde başlar.Biz kendimize adil olmadıkça, toplumda adaleti sağlayamayız.
Sizce biz toplum olarak bunu hak ediyor muyuz?
Asude Belgin ARAS
13 Mayıs 2025