Gündem

BEBEK KATİLİNDEN "KURUCU ÖNDERE 

Bir ülkenin dili değişirse, hafızası da değişir.

Noam Chomsky’nin yıllar önce uyardığı gibi... Gerçeği bastırmanın en etkili yolu, onu başka kelimelerle yeniden söylemektir.

Türkiye, bugün tam da bu sessiz operasyonun ortasında.

Bir zamanlar “bebek katili” olarak manşetlerden düşmeyen PKK terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan, yıllar içinde “İmralı görüşmeleri”yle meşrulaştırıldı. Şimdi ise kimi çevrelerde utanmazca “kurucu önder” diye anılıyor.

Bu, yalnızca bir dil değişimi değildir. Bu, medya eliyle yürütülen, siyaset kurumunun da sessiz onay verdiği toplumsal hafıza suikastıdır. 

MEDYA RIZAYI ÜRETİR, SİYASET SATIN ALIR

Chomsky’nin “rızanın imalatı” modeli Türkiye’de kusursuz çalışıyor. 

Gazeteler kelimeleri, ekranlar vurguları, siyasetçiler de toplumsal belleği satın alıyor.

Bir dönem “bebek katili” diye manşet atan medya, bugün aynı figürü “tarihi aktör”, “barış lideri” veya “kurucu önder” olarak pazarlıyor.

Arada ne değişti?

Ne suç silindi, ne de kan kurudu. Değişen tek şey, iktidarın işine gelen dil ve siyasetin çıkarına hizmet eden unutuş.

SİYASET KURUMU: SESSİZ SUÇ ORTAKLIĞI

Asıl suç medya kadar siyasetin de omzunda.

İktidar, kendi dönemsel çıkarları uğruna bu dilin zeminini hazırladı. “Çözüm süreci” masasında bir terör örgütü liderine “aktör” payesi verdi.

Muhalefet ise utangaç bir sessizlikle, kimi zaman “barış dili” bahanesiyle, kimi zaman “seçim dengesi” gerekçesiyle.bu tabloya göz yumdu. 

Bugün “kurucu önder” ifadeleri dolaşımda kalabiliyorsa, bu sadece bir grup fanatiğin cesareti değil, siyasi partilerin toplumsal hafızayı koruma iradesini kaybetmesidir.

Siyaset artık ilke değil, çıkar diliyle konuşuyor.

Dilin de namusu kalmadı, siyasetin de.

DİL, SUÇUN YENİ SAHİBİ OLDU

Bir halkın hafızasını silmek için sansüre gerek yoktur. Kelimeleri yeterince eğip bükmek yeter.

“Bebek katili” ifadesi bir zamanlar toplumun vicdanını diri tutuyordu. Şimdi ise aynı figür, televizyonlarda “önderlik perspektifi” tartışmalarının konusu.

Bu, bir dil suikastıdır.

Kelimelerle suç yeniden yazılmış, kanlı bir geçmiş cilalanmıştır. Gerçeğin yerini yalan, adaletin yerini pazarlık, hafızanın yerini propaganda almıştır.

UNUTANLAR DA SUÇLUDUR

Bugün “kurucu önder” diyenlerin sesi çıkabiliyorsa, bunda medya kadar siyaset kurumunun da payı vardır.

Çünkü bu ülkede herkes unuttu... 

Gazeteci korktu, siyasetçi sustu, akademi hizaya girdi, halk da sessizliğe razı edildi.

Oysa bu sessizlik masum değildir. Unutan da, susturan da, sessiz kalan da bu dönüşümün suç ortağıdır.

Bebek katili”nden “kurucu öndere” uzanan bu utanç zinciri, Türkiye’nin dilinde değil, vicdanında gerçekleşmiştir.