Gündem

MARMARAEREĞLİSİ'NE YARIM ASIRLIK RİSK

OPET Petrolcülük A.Ş.’nin Marmaraereğlisi’nde planladığı Akaryakıt ve Kimyasal Depolama Kapasite Artışı Projesi, bir “genişleme” değildir. Bu dosya, büyüklüğüyle bölgenin kaderine müdahale eden bir karardır. 238 yeni tank, 3 milyon metreküpü aşan depolama kapasitesi ve yarım asırlık faaliyet süresiyle bu proje artık teknik bir başlık değil, kamusal risk, çevresel baskı ve toplumsal kabul meselesidir.

Ve tam da bu yüzden, bu dosyada yazılanlar kadar yazılmayanlar da konuşulmak zorundadır.

OPET Petrolcülük A.Ş. tarafından Tekirdağ ili Marmaraereğlisi ilçesi Kamaradere Mahallesi Tilkiçatağı mevkiinde planlanan proje, sıradan bir kapasite artışı değildir.

ÇED dosyasına göre mevcut Marmara Terminali sahasında 68 adet depolama tankı bulunmaktadır. 

Proje kapsamında 238 adet yeni tank ilave edilmesi planlanmakta, böylece toplam tank sayısı 306’ya, toplam depolama kapasitesi ise 3 milyon 158 bin 857 metreküpe ulaşmaktadır. Projenin işletme süresi 50 yıl olarak belirtilmektedir.

Bu rakamlar bir mühendislik detayı değildir.

Bu rakamlar, Marmaraereğlisi için yarım asırlık bir yaşam ve risk kararıdır.

NE DEPOLANACAĞI NET, NEYE YOL AÇACAĞI SINIRLI

ÇED dosyasında depolanacak ürünler açıkça listelenmiştir. Akaryakıt ürünlerinin yanı sıra fenol, sülfürik asit, kostik, metanol, toluen, vinil asetat monomer, mono etilen glikol (MEG), dietilen glikol (DEG) gibi çeşitli kimyasal maddelerin depolanacağı belirtilmektedir. Ayrıca tesis bünyesinde günlük 120 ton kapasiteli AdBlue üretimi yapılacağı da dosyada yer almaktadır.

Dosya, ürün çeşitliliğini ve teknik önlemleri ayrıntılı biçimde anlatmaktadır. Ancak bu çeşitlilik ve kapasite artışının bölge üzerinde yaratacağı kümülatif baskı, ayrı ve bütüncül bir başlık altında ele alınmamaktadır. Risk yönetimi anlatılmakta, fakat risk yoğunluğu ve ölçek büyümesi sorgulanmamaktadır.

DEPREM KABUL EDİLİYOR, AMA BÜYÜKLÜKLE BİRLİKTE ELE ALINMIYOR

ÇED dosyası, proje alanının Türkiye Deprem Tehlike Haritası’na göre deprem riski taşıyan bir bölgede yer aldığını kabul etmektedir. Tankların, boru hatlarının ve tesis bileşenlerinin ilgili deprem yönetmeliklerine uygun olarak projelendirileceği ifade edilmektedir.

Ancak dosyada kritik bir boşluk bulunmaktadır. Deprem, bir mühendislik parametresi olarak ele alınmakta fakat bu ölçekteki kimyasal ve akaryakıt yoğunlaşmasıyla birlikte kamusal risk boyutunda değerlendirilmemektedir.

Dosyada şu soruların yanıtı yoktur:

- Aynı sahada yüzlerce tank için bütüncül bir deprem senaryosu oluşturulmuş mudur?

- Deprem anında ortaya çıkabilecek zincirleme etkiler (sızıntı, yangın, denize karışım) birlikte ele alınmış mıdır?

- Deprem sonrası acil müdahale kapasitesi, bölgesel olanaklarla uyumlu mudur?

Deprem yönetmeliğine uygunluk zorunluluktur. Ancak bu durum, bu ölçekte bir kimyasal yoğunlaşmanın deprem riski taşıyan bir kıyı yerleşiminde toplumsal olarak kabul edilebilirliği sorusunu ortadan kaldırmaz.

İSTİHDAM VAR, AMA DENGE YOK

ÇED dosyasına göre;

- İnşaat aşamasında 150 kişi çalışacaktır.

- İşletme aşamasında mevcut personele ek olarak 100 kişilik istihdam sağlanacaktır.

Bu veriler nettir. Ancak 50 yıl boyunca sürecek bir faaliyetin yaratacağı çevresel, mekânsal ve risk baskısı karşısında bu istihdam rakamlarının kamusal fayda-kamusal maliyet dengesi içindeki yeri dosyada tartışılmamaktadır.

ASIL EKSİK: GEREKLİLİK VE ÖLÇEK

Bu ÇED dosyası teknik olarak ayrıntılıdır.

Bu ÇED dosyası mevzuata uygun hazırlanmıştır.

Ancak ÇED yalnızca bir teknik uygunluk belgesi değildir aynı zamanda kamusal gerekçelendirme belgesidir.

Bu dosyada;

- Kapasite artışının neden bu ölçekte gerekli olduğu,

- Bölgenin çevresel ve sosyal taşıma kapasitesinin ne olduğu,

- Deprem gerçeği ile kimyasal yoğunlaşmanın birlikte doğuracağı sonuçlar bütüncül biçimde ele alınmamıştır.

Bu nedenle bu dosya, cevaplardan çok soru üretmektedir.

Screenshot_2025-12-21-21-51-57-018_com.android.chrome-edit-i6948c1b912c94.jpg25 ARALIK SADECE BİR TARİH DEĞİL

Bu noktada artık top, yalnızca projeyi hazırlayanlarda değildir. Bu noktada sorumluluk, sessiz kalan halkta, görmezden gelen sivil toplum örgütlerinde ve kentin ortak aklını temsil etmekle yükümlü Kent Konseyi’ndedir.

Bu toplantıya katılmamak bir tercih değil, geleceğe dair söz söyleme hakkından vazgeçmektir. Sorular sorulmazsa, itirazlar kayda geçmezse, bu dosya “itiraz yoktu” cümlesiyle yoluna devam eder.

ÇED süreçleri, sessizliği onay sayar. Bu yüzden Marmaraereğlisi için bugün gereken şey nezaket değil, yüksek sesle kamusal sorumluluktur.

Marmaraereğlisi'nin geleceği, ne rapor dipnotlarında ne de tutanak satır aralarında sessizce devredilmemelidir.