ADALET, BAZEN BİR NEFES KADAR YAKINDIR
Avukat Erol Eraslan’la Emek, Çevre ve Sessizliğe Dair Bir Yüzleşme... İş ve işçi davalarında adını sıkça duyduğum Avukat Erol Eraslan’la buluştum. Yıllardır mahkemelerde işçinin hakkını, emeğin sesini, nefesin değerini savunan bir avukat o. Ama bu, klasik anlamda bir röportaj olmadı. Söz dönüp dolaşıp hukukun kitap sayfalarından çıkıp yaşamın içine aktı. Solunan havaya, eve taşınan toza, sessizlikte kaybolan haklara dokundu.
04/07/2025 06:21 | Son Güncelleme : 05/07/2025 22:52 | Okunma Sayısı : 33 | Hasan Öztürk

Çorlu’da, Başak Danış Gold İş Merkezi’nin 4. katındaki ofisinde buluştuk. Masanın üstü dosyalarla doluydu ama aralarında başka şeyler de vardı… Görülmeyi bekleyen adaletler, duyulmamış çığlıklar, yarım kalmış cümleler.
“İşçinin Yükü Omzunda Değil, Ciğerinde Taşınır”
- Sanayinin kalbinde yaşıyoruz. Herkes üretimden, ihracattan, kalkınmadan söz ediyor. Ama işçiyi en çok ne yoruyor?
Erol Eraslan: Görünmeyen yük yorar insanı. İşçi çoğu zaman makinelerden değil, soluduğu havadan yorulur. Yük sadece sırtında değil; ciğerlerinde, derisinde, hatta eve kadar uzanan nefesinde taşınır. Soluduğu toz, yıkayıp arındıramadığı kimyasallar çocuklarının sağlığını tehdit eder. Bu yüzden işçiyi korumak, yalnızca bireyi değil, ailesini, mahallesini ve gelecek kuşakları korumaktır.
“Doğa Kirlenir, İnsan Tükenir”
- Çevre meselesiyle iş hukuku arasında doğrudan bir bağ var mı?
Erol Eraslan: Vardır, hem de çok derin bir bağ. Çevreye saygı duymayan bir işverenin, işçiye saygı duyması mümkün değildir. Bu iki ihlal genellikle birlikte ilerler: Hem doğa kirlenir, hem insan tükenir. Oysa temiz hava, içilebilir su, sağlıklı bir çalışma ortamı birer lüks değil; yaşam hakkıdır.Bu haklar ne kadar korunursa, üretim o kadar sürdürülebilir olur.
“Sorun Sistem Değil, Onu Uygulayanların Niyeti”
-İşverenlerin sık kullandığı bir savunma var: “Devlet denetlemiyor ki.” Bu ne kadar gerçekçi?
Erol Eraslan: Bu, suçu dışsallaştırmanın kolay yoludur. Vicdan denetimle çalışan bir şey değildir. Devlet son yıllarda birçok alanda sıkı düzenlemeler getirdi. Çevre mevzuatı, iş sağlığı ve güvenliği yönetmelikleri, arıtma tesisi zorunlulukları… Yani sistem güçlü. Ama sorun, sistemi uygulayan bazı bireylerin kötü niyetinde. Bazı işverenler, bazı kamu görevlileri veya denetçiler; kendi menfaatlerini toplumun önüne koyabiliyor. Yasa çatı sağlar, ama asıl önemli olan o çatının altındaki etik duruştur.
“Sessizlik Bazen En Yüksek Çığlıktır”
-Bir dava dosyasını elinize aldığınızda ilk baktığınız şey nedir?
Erol Eraslan: Sessizlik. Çünkü sessizlik bazen en yüksek çığlıktır. Susturulmuş her işçi bize bir şey anlatır. O anlatamadığında, biz satır aralarında ararız hikayeyi. Eksik bir belge, unutulmuş bir mail, silinmiş bir kayıt... Bazen bir not bile bir kaderi değiştirebilir. Mesele sadece davayı kazanmak değil; bazen bir hayatı onarmak.
“Bazen İnsan Kendi Hikayesini Savunur”
– Bu yaklaşımınızda kişisel bir sebep var mı?
Erol Eraslan: Var. Annem uzun süredir KOAH hastası. Hava kirliliğiyle bağlantılı. O yüzden meseleye her zaman daha dikkatli ve daha sessiz yaklaştım. Bazen insan, kendi hikayesini savunur. Ben yalnızca bir bireyin hakkını değil, yaşadığı çevreyi de savunuyorum. Çocuklarımız “Neden burada hiçbir şey yeşermiyor?” demesin diye çalışıyorum.
“Bilinç Artıyor Ama Uygulama Geride”
- Sizce işçilerin hak bilinci yeterli mi?
Erol Eraslan: Eskisine göre daha bilinçliler. Eskiden “toz olur, bu iş böyle” denirdi. Şimdi “bu sağlığıma zarar verir” diyen işçiler artıyor. Ama pratikte hala çok eksik var. Koruyucu ekipman kağıt üzerinde var ama gerçek hayatta yok. Maske, havalandırma, eğitim… belgelerde tamam ama sahada uygulanmıyor.
“Adalet Bazen Bir Mailde Başlar”
-Tüm bu koşullar dava konusu olabiliyor mu?
Erol Eraslan: Olabiliyor, hem de fazlasıyla. Hava kalitesi, atık yönetimi, kimyasal kullanımı gibi etkenler işçi sağlığını bozuyorsa, bu doğrudan dava konusudur. İyi hazırlanmış, bilimsel verilerle desteklenmiş dosyalar ciddi kararlar aldırabiliyor. Ve bu kararlar sadece bir kişiye değil, tüm topluma örnek teşkil ediyor.
"Hukuk Mahkemeye Hapsedilmemeli"
- Hukuk ne zaman başlar sizce?
Erol Eraslan: Hukuk, hakla yükümlülüğün ilk kesiştiği anda başlar. Bazen bir sözleşmede, bazen bir tabelada, bazen de bir işçinin “bu benim hakkım” dediği anda. Eğer biz onu zamanında fark edebilirsek, adalet yerini bulur. Hukuku yalnızca mahkemeye hapsetmek, ona geç kalmaktır. Özüne bakınca hukuk aslında yaşamın ta kendisidir.
“İyi Niyet Yetmez, Sistem Gerekir”
-Diyelim ki bir işveren size geldi ve “Çevreye duyarlı olmak istiyorum” dedi. İlk ne önerirsiniz?
Erol Eraslan: İlk önerim: Risk haritası çıkarın. Nerede ne var, ne olabilir, hangi riskler taşınıyor… Bunu bilin. Çevreye ve insana duyarlılık, lafla değil organizasyonla olur.
"Bir Nefeslik Adalet"
Bu sohbet gösterdi ki; adalet bazen bir yasa maddesinde değil, bir işçinin soluduğu tozda, eve taşıdığı kimyasallarda, sustuğu yerde gizlidir. Üretim kutsaldır ama yaşam hakkı ondan da kutsaldır. Adalet bazen bir fabrikanın bacasında değil, bir işçinin nefesini kaybettiği sessizlikte tükenir.
Sadece dava kazanmak için değil, görünmeyen bir hakkı görünür kılmak için çalışan Avukat Erol Eraslan’a bu kıymetli yüzleşme için teşekkür ederim.






Bunlar da ilginizi çekebilir
Kış hastalıkları, geçmeyen öksürük... Baş etmek için bu yöntemi deneyin!
Mevsim değişikliği ile birlikte artış yaşanan hastalıkların başında öksürük geliyor. Her yaş grubunda sıkça görülen inatçı öksürüğün çaresi mümkün. İşte o yöntemler...
1 yıl önceFilipinler'de hükümet ile Komünist parti, yıllardır süren çatışmaları bitirdi
Filipinler'de hükümet ve Filipinler Komünist Partisi, yıllardır süren çatışmaları sona erdirmek için görüşmelere yeniden başlamayı kabul etti.
1 yıl önceHakan Fidan'dan Brüksel'de diplomasi trafiği!
Bakan Hakan Fidan, Brüksel'de bugün yapılacak olan NATO Dışişleri Bakanları Toplantısı öncesinde NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ve ABD Dışişleri Bakanı Blinken ile bir araya geldi.
1 yıl önce