Arama

AÇIK ŞEKER SENDROMU: BENLİĞİN ARZUYA VE ÖTEKİ'YE TESLİMİ

Bir açık şekerin üzerine nasıl karıncalar üşüşüyorsa, sınırlarını koruyamayan insanın etrafına da insanlar üşüşür. Bu, basit bir sosyal gözlem değil; benliğin arzu, dil ve "Öteki" karşısındaki çözülüşünün psikanalitik öyküsüdür.

10/10/2025 12:45 | Son Güncelleme : 13/10/2025 13:08 | Okunma Sayısı : 30 | Hasan Öztürk


AÇIK ŞEKER SENDROMU: BENLİĞİN ARZUYA VE ÖTEKİ'YE TESLİMİ

BENLİĞİN AÇIK KAPISI

Freud, insanın ruhsal enerjisini -libidoyu- korumak için “ego”yu bir savunma hattı olarak tanımlamıştı. Bu hattı zayıf olan kişi, dış dünyanın taleplerine kolayca teslim olur.

Lacan, bu hattın yalnızca psikolojik değil, dilsel bir inşa olduğunu söyler. Çünkü her “evet” ve her “hayır”, benliğin haritasında bir sınır çizer. Sınır koyamamak, bir davranış eksikliği değil, dil içinde yaşanan bir teslimiyettir. 

ÖTEKİ'NİN ARZUSU, KENDİ ARZUNUN GÖLGESİ

Sınır koyamayan insan, farkında olmadan kendi arzusu yerine Öteki’nin arzusuna hizmet eder.

Lacan’ın ünlü cümlesiyle: “Arzu, Öteki’nin arzusudur.”

Yani kişi, gerçekten ne istediğini değil, başkalarının onaylayacağı şeyi ister. Böylece kendi yaşamının öznesi olmaktan çıkar, başkalarının hikayesinde bir yan karaktere dönüşür.

Freud buna “bastırma” der. Lacan ise “yansıtma”. İkisi de aynı trajediyi anlatır. İnsan, kendi iç sesini susturdukça dış seslere daha çok kulak verir.

TATLI ZEHİR: SEVGİ MASKESİ ALTINDAKİ İSTİLA

İhlal genellikle nazik görünür. “Sadece yardım istedim”, “Kırılmasın diye yaptım” cümleleri, bastırılmış suçluluk duygusunun savunma mekanizmalarıdır.

Freud buna rasyonalizasyon der. Yani içsel zayıflığın akılla süslenmesi.

Ama Lacan’ın “jouissance” (hazla karışık acı) kavramı burada devreye girer. İnsan, kendini tüketen ilişkilerden garip bir haz duyar. Çünkü o acı, var olduğunu hissettiren tek şeydir.

AYNA EVRESİ: BAŞKALARININ GÖZÜNDEKİ BEN

Lacan’a göre, insan benliği ilk kez aynada kendi imgesini gördüğünde oluşur. Fakat bu imge, dışsal bir yanılsamadır.

Yetişkinlikte de benzer bir ayna vardır. Başkalarının gözleri.

Kişi, kendini o gözlerde tanımlamaya başladığında kendi özünden uzaklaşır.

İşte sınır koymak, o aynayı kırmak cesaretidir. Freud’un diliyle bu, ego’nun güçlenmesi, Lacan’ın diliyle öznenin kendi arzusuna dönmesidir.

KAPALI ŞEKERİN SIRRI

Kapalı bir şeker, kendi tatlılığını korur çünkü dış etkilere kapalıdır.

İnsan da aynıdır. Sınırlarını bilen, kendi enerjisini muhafaza eden bir benlik, istilaya uğramaz.

Sınır koymak, kimseyi dışlamak değil, ruhun bütünlüğünü koruma biçimidir.

Her “hayır”, bir özgürlük beyanıdır.

Her sınır, varoluşun kendini savunma refleksi.

Çünkü gerçek sevgi, ancak sınırları belirgin bir benliğin çevresinde filizlenir.

ÖZLÜCE

“Kapalı şeker bozulmaz. Açık kalan ise bir gün tamamen erir. Kendini korumak bencillik değil, varoluşun en dürüst biçimidir.”

Beğendim
Bayıldım
Komik Bu!
Beğenmedim!
Üzgünüm
Sinirlendim
Bu içeriğe zaten oy verdiniz.

Bunlar da ilginizi çekebilir

ERGENE DEVLET HASTANESİ'NİN VİTRİN POLİTİKASI

ERGENE DEVLET HASTANESİ'NİN VİTRİN POLİTİKASI

429 milyon TL’lik devlet yatırımıyla yükselen Ergene Devlet Hastanesi, kamu hizmetinin nasıl “yerel algı aracı”na dönüştürüldüğünün çarpıcı bir örneği. Projenin sahibi devlet, ama sahiplenen belediye yönetimi. Yani Devlet Yapıyor, Belediye Story atıyor.

5 ay önce
Yorumlar