Arama

AFETLE GELEN DÖNÜŞÜM MÜ, DÖNÜŞÜMLE BÜYÜYEN ADALETSİZLİK Mİ?

30/07/2025 06:12 | Son Güncelleme : 31/07/2025 13:12 | Okunma Sayısı : 113 | Semanur Saygın Özay


AFETLE GELEN DÖNÜŞÜM MÜ, DÖNÜŞÜMLE BÜYÜYEN ADALETSİZLİK Mİ?

Her afet bana aynı soruyu yeniden yeniden sorduyor: Biz bu felaketi neden yaşadık?
Ve daha önemlisi: Her afet sonrası aynı hataları tekrar edecek miyiz?

Türkiye’nin farklı coğrafyalarında artık sadece depremler değil, sel, yangın, heyelan gibi iklim krizinin tetiklediği afetler de can alıyor, yaşam alanlarını yok ediyor. Ancak ne yazık ki bu afetlerin ardından uygulanan müdahale yöntemleri, çoğu zaman yeni riskler ve yeni eşitsizlikler yaratıyor.

Deprem sonrası “rezerv yapı alanı” ilan edilen bölgeler kadar, yangın sonrası "yeniden planlama", sel sonrası "boşaltma kararları" da aynı sorunu barındırıyor: Afeti yaşayan halkın değil, o alana göz diken yatırımın korunması.

Bu bağlamda 6306 sayılı yasa, yalnızca deprem değil tüm afet türleri üzerinden kentleri yeniden şekillendirmenin aracı haline geldi. Ancak bu dönüşüm süreçlerinin temelinde bilimsel analiz değil, değerli arazi üretme hedefi yatıyor.

Bu durumda da afetler bahane, araziler şahane demeden de geçemiyorum…

Afet Riski Bilgisizce Değil, Bilimle Değerlendirilmeli

Kentlerimizin yangın riski olan orman kuşaklarına dayanan yapılaşmaları, sel yataklarına kurulan konut alanları, dere üstü yolları, zayıf altyapılar… Görülüyor ki ülkemde doğrudan planlama hataları günümüze acı olarak sirayet ediyor.

Ancak afet sonrasında yapılan müdahalelerin de, bilimsel etütlere dayanmadan, yalnızca harita üzerinden ve yatırımcı odaklı yürütüldüğünü görüyoruz. Bu durum, sadece “doğal” değil, aynı zamanda politik bir afet zinciri yaratıyor.

Afetle Değil, Müdahaleyle Yıkılıyoruz

Yangınlarda sadece ormanlarımız değil, birlikte yaşama kültürümüz de yanıyor. Sellerde sadece yollar değil, kamusal güven yıkılıyor. Depremlerde yalnızca binalar değil, adalet duygusu yerle bir oluyor.

Çünkü afet sonrası müdahalelerde öncelik halk değil, yatırımcı olduğunda, afetin yıkımı daha da büyüyor.

Son zamanlarda ülkemizde yaşadığımız yangınlar içimizi yakarken sonrasında afete maruz kalan vatandaşların yaşayacağı mülkiyet sorunu da başka bir yangın olarak karşımıza çıkacaktır.  Yanan ormanlar  yerini yerleşim alanlarına .lüks otellere ,maden sahalarına dönüştürülmeden yönetimler olarak tedbir alınmalıdır.

Gerçek dönüşüm, sadece betonla değil; adaletle, bilgiyle ve toplumsal dayanışmayla mümkündür. Yangına, sele, depreme karşı dirençli kentler inşa etmek istiyorsak, doğayı değil, rantı sınırlamalıyız.

Afeti fırsata çevirmek isteyenler çoğalırken, bizim görevimiz afeti dayanışmaya dönüştürmek olmalı. Aksi halde yaşadığımız her afet, yalnızca doğanın değil, sosyal adaletin de kaybı olur.

Ülkemizde yalnızca yıkılan ,yakılan, talan edilen alanların değil, görmezden gelinen hayatların da enkazını kaldırmak zorunda kalmadığımız ferah günlere ulaşmamız dileğiyle…

Sevgilerime
Semanur SAYGIN ÖZAY
28.07.2025

Beğendim
Bayıldım
Komik Bu!
Beğenmedim!
Üzgünüm
Sinirlendim
Bu içeriğe zaten oy verdiniz.

Bunlar da ilginizi çekebilir

ERGENE DEVLET HASTANESİ'NİN VİTRİN POLİTİKASI

ERGENE DEVLET HASTANESİ'NİN VİTRİN POLİTİKASI

429 milyon TL’lik devlet yatırımıyla yükselen Ergene Devlet Hastanesi, kamu hizmetinin nasıl “yerel algı aracı”na dönüştürüldüğünün çarpıcı bir örneği. Projenin sahibi devlet, ama sahiplenen belediye yönetimi. Yani Devlet Yapıyor, Belediye Story atıyor.

2 ay önce
Yorumlar