AYNA KIRIKLARI: KENDİNİ GÖRMENİN ACISI
17/10/2025 08:52 | Son Güncelleme : 05/11/2025 06:08 | Okunma Sayısı : 104 | Hasan Öztürk
BENLİĞİN PARÇALANAN YÜZÜ
İnsan, kendini ilk kez bir aynada gördüğünde yalnızca yüzünü değil, ruhunun bir parçasını da fark eder.
Freud, benliğin bir gözlem nesnesi olduğunu ve dış dünyanın etkileriyle şekillendiğini söyler.
Lacan’ın “ayna evresi” bu kırılganlığı sembolik düzlemde derinleştirir: Benlik, başkalarının bakışları aracılığıyla şekillenir. Bu süreç, öznenin kendi arzusuna yabancılaşmasına neden olur.
Zizek, modern insanın bu kırılganlığı toplumsal bağlamda da yaşadığını vurgular. Sosyal medya, işyerindeki gözler, sevgilinin onayı… Tüm bu “aynalar”, kişinin kendi imgesini sürekli parçalar.
Görmek acıtır; ama görmemek, varlığı inkar etmektir.
Benlik ve imge arasındaki bu gerilim, modern insanın sürekli bir öz-yabancılaşma halinde olmasının temel nedenlerinden biridir. Kendi imgesine cesurca bakmak, aynı zamanda kendi yanılsamalarıyla yüzleşmeyi gerektirir.
KIRIK AYNALAR ARASINDA
Sabahları vitrindeki yansımanı izlerken, yüzünde tanımadığın bir çizgi görüyorsun.
Bir kafedeki su birikintisine bakıp yüzünün eğri bir yansımasını fark ediyorsun.
Çocuklukta odandaki küçük aynalar, şimdilerde sokak vitrinleri, sosyal medyanın filtrelenmiş profilleri…
Hepsi birer ayna. Kırıldığında ise, sadece cam değil, imgen de parçalanır.
İnsan, kırık aynaların arasında yürürken kendini arar. Her parça, bir anı, bir bastırılmış duygu, bir korku taşır.
Bir arkadaşın bakışı, sevgilinin sessiz onayı, iş yerindeki küçük takdirler…
Bunlar, insanın kendi özünden uzaklaşmasına neden olan modern aynalardır.
BASTIRMADAN YENİDEN DOĞUŞA
Freud’un bastırma kavramı, aynadaki kırılmayı anlamamıza yardım eder.
Kişi, kendi kusurlarını ve eksikliklerini görmeye dayanamaz; bastırılmış suçluluk ve öfke duyguları aynada görünür hale gelir.
Lacan’ın “Öteki’nin arzusu” kavramı ise bu süreci pekiştirir: İnsan, kendi arzusu yerine başkalarının beklentilerini yaşar.
Zizek’in “hakikatin travması” tanımı burada devreye girer.
Kendi imgesiyle yüzleşmek, uzun süredir bastırılan duyguların ve öznel eksikliklerin açığa çıkmasıdır.
Bu travma çoğu insan için kaçınılmazdır; çünkü benlik, dış bakışa bağımlı olarak kurulduğu için kendi hakikatini görmek yıkıcıdır.
Ancak kırılma, yeniden yapılanmanın da başlangıcıdır.
Kırık parçalar arasında dolaşmak, hangi parçanın gerçek benliğini yansıttığını anlamak, öznelliğin yeniden kurulmasını sağlar.
Her kırık, bir farkındalık boşluğudur, her çatlak, bir öğrenme alanıdır.
YANSIMANIN SESSİZ ÖĞRETİSİ
Ayna kırıldığında uğursuzluk başlamaz; yanılsama biter.
Kendini görmek, acıtır. Ama o acı olmadan insan iyileşmez.
Her kırık parça, seni değil, senden arta kalanı gösterir.
Bunlar da ilginizi çekebilir
BAYRAM YORGUNU İŞÇİLER
6 ay önceDARAĞACINA SIĞMAYAN TARİH
5 ay önceERGENE DEVLET HASTANESİ'NİN VİTRİN POLİTİKASI
429 milyon TL’lik devlet yatırımıyla yükselen Ergene Devlet Hastanesi, kamu hizmetinin nasıl “yerel algı aracı”na dönüştürüldüğünün çarpıcı bir örneği. Projenin sahibi devlet, ama sahiplenen belediye yönetimi. Yani Devlet Yapıyor, Belediye Story atıyor.
5 ay önce