Arama

ERGENE'NİN SESSİZ ÇIĞLIĞI: SANAYİ, TOPRAK VE UMUT ARASINDA BİR İLÇE

04/06/2025 19:47 | Son Güncelleme : 22/09/2025 18:26 | Okunma Sayısı : 307 | İlayda Akdoğan


ERGENE'NİN SESSİZ ÇIĞLIĞI: SANAYİ, TOPRAK VE UMUT ARASINDA BİR İLÇE

Marmara’nın kıyısında, Trakya’nın kalbinde yer alan Ergene; son yıllarda adını sıkça çevre sorunlarıyla duyuran, fakat çözüm üretecek iradenin yüzünü dönüp tam olarak bakmadığı bir bölge. Bir yanda bereketli topraklar, diğer yanda bacaları gece gündüz tüten sanayi kuruluşları… Ergene, Türkiye’nin kalkınma hikayesinin sessiz ama etkili bir tanığı. Yıllar boyunca tarımla geçinen mütevazı bir yerleşim yeri olan Ergene, Trakya'nın sanayiye açılmasıyla birlikte büyük bir dönüşüm geçirdi. Çorlu ve Çerkezköy gibi sanayi merkezlerine yakınlığı, bölgeyi yatırım açısından cazip kıldı. Fabrikalar birbiri ardına kuruldu, istihdam arttı ama doğa yavaş yavaş geri çekilmeye başladı. 

Ergene Nehri, bir zamanlar çevresindeki tarlaları sulayan, içinde balıkların yüzdüğü berrak bir su yoluyken bugün; Türkiye’nin en kirli nehirlerinden biri olarak anılıyor. İnsana ve doğaya can veren nehir, insan eliyle insan yaşamını ve doğayı tehdit eder hale getirildi. 

Anayasa’nın 56. maddesi, "Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir." hükmüyle çevreyi koruma yükümlülüğünü yalnızca bireylere değil, esasen devlete yüklemektedir. Aynı madde uyarınca, devlet hem çevreyi korumak hem de çevre kirliliğini önlemekle görevlidir. Bu bağlamda, Ergene Nehri'nin ve çevresindeki doğal yaşam alanlarının kirletilmesi, sadece ekolojik değil aynı zamanda anayasal bir sorun teşkil etmektedir.

Ergene Havzası’nda faaliyet gösteren sanayi kuruluşlarının birçoğunun atık su arıtma tesisleri ya yetersizdir ya da hiç bulunmamaktadır. Bu durum, 2872 sayılı Çevre Kanunu başta olmak üzere; 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu, 5393 sayılı Belediye Kanunu ve ilgili çevresel mevzuatın açıkça ihlali anlamına gelmektedir. Ayrıca Türk Ceza Kanunu’nun 181 ve 182. maddeleri uyarınca, çevrenin kasten ya da taksirle kirletilmesi cezai yaptırıma bağlanmıştır. Zira Türk Ceza Kanunu madde 181 'Çevrenin Kasten Kirletilmesi'ni düzenlemekte ve birinci fıkrasında "İlgili kanunlarla belirlenen teknik usullere aykırı olarak ve çevreye zarar verecek şekilde, atık veya artıkları toprağa, suya veya havaya kasten veren kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır." denmek suretiyle koruma altına alınmıştır. Ancak ne yazık ki bu düzenlemeler, uygulamada etkin şekilde işletilememektedir.

Danıştay kararlarında ve Anayasa Mahkemesi içtihatlarında da çevrenin korunması bir "kamu yararı" olarak değerlendirilmiş; idarenin çevreyi koruma konusunda takdir yetkisinin sınırsız olmadığı belirtilmiştir. Ergene örneğinde, görev ihmali ve sorumlulukların yerine getirilmemesi, hem idari yargılama hukukunda hem de bireysel başvuru hakkı kapsamında AYM’ye taşınabilecek nitelikte ciddi hak ihlallerine yol açmaktadır.

Bu çerçevede, yalnızca çevresel değil; yaşam hakkı, sağlık hakkı ve mülkiyet hakkı gibi temel hakların da ihlali söz konusudur. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarında da çevre kirliliğinin belirli bir eşiği aşması halinde, bireylerin özel ve aile hayatlarına yönelik bir müdahale teşkil ettiği ve AİHS'nin 8. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiği yönünde birçok içtihat bulunmaktadır.

Sonuç olarak, Ergene Havzası'ndaki çevre sorunları, yalnızca ekolojik değil; aynı zamanda anayasal ve insan hakları hukuku bağlamında da ele alınmalıdır. Devletin bu konuda yalnızca düzenleyici değil, aynı zamanda denetleyici ve önleyici tedbirleri etkin biçimde uygulaması bir zorunluluktur. Aksi takdirde, doğa üzerindeki bu tahribat, yalnızca bugünün değil, gelecek kuşakların da temel hak ve özgürlüklerine yönelik bir tehdit olarak karşımızda durmaya devam edecektir.

Ergene, bize şu soruyu sordurmaktadır: Kalkınma mı, yaşam hakkı mı? Aslında bu iki kavramın birbiriyle çelişmek zorunda olmadığını, sürdürülebilir politikalarla hem sanayileşip hem de doğayı korumanın mümkün olduğunu gösteren örnekler dünyada bulunmakta iken Ergene de neden onlardan biri olmasın?

Beğendim
Bayıldım
Komik Bu!
Beğenmedim!
Üzgünüm
Sinirlendim
Bu içeriğe zaten oy verdiniz.

Bunlar da ilginizi çekebilir

ERGENE DEVLET HASTANESİ'NİN VİTRİN POLİTİKASI

ERGENE DEVLET HASTANESİ'NİN VİTRİN POLİTİKASI

429 milyon TL’lik devlet yatırımıyla yükselen Ergene Devlet Hastanesi, kamu hizmetinin nasıl “yerel algı aracı”na dönüştürüldüğünün çarpıcı bir örneği. Projenin sahibi devlet, ama sahiplenen belediye yönetimi. Yani Devlet Yapıyor, Belediye Story atıyor.

4 ay önce
Yorumlar